Kişisel Bilgiler

Telefon: 0 542 124 15 50

Ofis: 0 542 124 15 50

E-Posta: [email protected]

Online Randevu Al

Kolay bir şekilde randevu oluşturmak için aşağıdan randevu formunu doldurabilir ya da buraya tıklayarak Whatsapp’tan iletişim kurabilirsiniz.


    Katarakt

    Bir an için evimizin dışa bakan pencerelerindeki tüm camları buzlu cam yapalım. Evimize giren ışık miktarı birden azalır, ışıklar saçılmaya, etraflarında hareler oluşmaya başlar. Peki, ya kalın perdelerimizi de kapatırsak; artık ortam iyice loşlaşır, evin içinde hareket yeteneğimiz azalır, günlük işlerimizi yapmamız zorlaşır.

    Gözümüzün dışa açılan penceresi olan gözbebeğimizin de hemen arkasında bir merceğimiz var. Bu mercek, odaklandığımız cisimler yakınlaştıkça kırma gücünü arttırarak yakındaki objeleri net görmemizi sağlar. Aynen, son derece gelişmiş elektronik sensörleri olan profesyonel DSLR fotograf makineleri gibi.

    Söz konusu hastalığımız katarakt ise, bu merceğimizin yavaş yavaş saydamlığını yitirmesi ve sonuçta ağ tabakasına giden görsel uyarı ve ışık miktarı azalacağından ve göz içi ortam loşlaşacağından etkili görmemizin azalmasıdır. Bazı sanat tarihçileri, görmedeki bu nitelik değişimini örneğin Van Gogh gibi bazı ressamların eserlerinde zaman içinde saptanan birtakım renk ve kontrast değişimleri ile paralelleştirerek katarakt hastalığı oluşumuna bağlamışlardır.

    Katarakt hastalığı, gözün doğal lensinin saydamlığını kaybetmesi sonucu görüşün bulanıklaşmasıyla karakterize olan bir göz hastalığıdır. En yaygın tipi, yaşla birlikte göz içindeki merceğin bulanıklaşması sonucu ortaya çıkan yaşa bağlı katarakttır. Lensimiz 40’lı yaşlardan itibaren yaşlanmaya başlar ve pek çok hastalıkta olduğu gibi diabet, UV, sigara, beslenme bozukluğu bu yaşlanma sürecini hızlandırır. Bazen, gençlerde hatta bebeklerde bile katarakta rastlıyoruz.

    Gençlerde, radyasyon tedavisi gibi dış etkenler veya bazı hastalıklar için kullanımı zorunlu olan kortizonların yan etkileri veya diabet gibi iç etkenler sonucu oluşabilir. Bebeklerde ise doğumdan hemen sonra bile doğumsal katarakt denilen katarakta rastlanabilir. Bu tip ya irsidir, ya da bebek anne karnında embriyo halindeyken örneğin radyasyon veya annenin aldığı bir takım ilaçlar veya sigara kullanması sonucu oluşur.

    Katarakt Hastalığı Tedavisi

    Bilinen en eski hastalıklardan biridir. Tek tedavisi cerrahidir. Oldukça sık görülen bir hastalık olduğundan, katarakt hastalığı operasyonunun da tarihçesi de milattan öncesine kadar uzanmaktadır. Yaklaşık 4.000 yıl önce de ameliyatı yapılıyordu.

    İlk ameliyatların Babilde, bulanıklaşan göz içi merceği, göze uygulanan bir darbe ile veya göz içine sokulan iğne benzeri bir antik cerrahi aletle göz içine düşürülmesi şeklinde yapıldığı bilinmektedir. Kesifleşmiş olan kataraktlı mercek, göz içi boşluğuna düşürülerek görmenin önündeki engel kısmen de olsa ortadan kaldırılmakta idi. Bu operasyonları yapanlar da genellikle berber ya da ‘’büyücü’’lerdi.

    Yüzyıllarca bu antik, ancak başarılı teknik kullanıldıktan sonra 1700’lerde, daha modern bir teknik geliştirilmiş, bulanıklaşan mercek, göz içine düşürülmek yerine gözün dışına alınmaya başlanmıştır. Alınan merceğin yerine, bir başka mercek konulmadığı için, bu ameliyatı olan hastalar 1950’li yıllara kadar çok kalın camlı gözlüklere ihtiyaç duymuşlardır.

    İkinci dünya savaşında savaş uçaklarının camlarının yapımında kullanılan metakrilatın, çatışmalar sırasında pilotların gözüne kaçtığı ve yıllar sonra gözde yabancı cisim reaksiyonu yaratmadığı gözlenmiş ve gözün içine alınan orijinal merceğin yerine yapay göz içi merceği yerleştirme fikri bu sekilde doğmuş, uygulamaya konulmuş ve başarılı olduğu görülmüştür. Tabii Galileo’nun karşılaştığı kadar olmasa da yine de bir takım muhafazakar bilim adamlarının sert muhalefetine rağmen, 1990’li yıllara kadar, sert metakrilat göz içi merceği başarıyla uygulanmış, son yıllarda katlanabilen yumuşak merceklerin geliştirilmesiyle günümüzdeki modern ameliyat tekniklerine ulaşılmıştır.

    Göz içi merceği, diğer organ protezlerinin aksine, yerleştirilen lensin kalitesine bağlı olarak bir daha değiştirilmesine gerek olmamak üzere, göz içine yerleştirilmekte ve biliyoruz ki teorik olarak birkaç yüzyıl yaşayacak olsak bile yapılarını koruyabilmektedirler.

    Modern katarakt cerrahisi, artık dikiş gerektirmeyen çok minik bir kesiden yapılabilmekte ve ameliyat olanlar bir gün sonra normal aktivitelerine dönebilmektedir. Bu ufacık kesiden yaşla beraber sertleşmekte ve saydamlığını kaybetmekte olan kataraktlı mercek birkaç dakika içinde ultra modern elektronik cihazlarla parçalanmakta ve yine bu ufacık kesiden son derece gelişmiş katlanabilir mercekler yerine yerleştirilmektedir. Katarakt ameliyatında önemli olan operasyonu yapacak cerrahın tecrübesi ve kullanılan cihazların ve göz içine konulacak yapay merceğin kalitesidir. Hastaların ameliyat kararı vermeden önce özellikle bu konuları araştırmaları gerekir. Burada gururla vurgulanması gereken çoğunlukla gelişmiş Batı ülkelerinden olmak üzere dünyanın her ülkesinden ülkemize göz ameliyatı olmaya gelen binlerce hasta vardır. Ülkemizde yetişen göz cerrahları katıldıkları uluslararası toplantılarda diğer meslektaşları tarafından saygıyla karşılanmakta ve tecrübelerinden istifade edilmeye çalışılmaktadır.

    Ameliyat kalitesinin artması ile paralel olarak, ameliyat zamanlaması da değişmiştir. Bugün katarakt ameliyatının zamanı, kişinin ihtiyaç duydugu andır. Kişinin günlük aktivitesi, mesleki özellikleri dikkate alınarak hekim ile hasta birlikte ameliyat zamanını belirlemelidir. Net görmenin önemli olduğu mesleklerde kataraktın çok erken evrelerinde ameliyat yapılarak, görme kalitesini arttırmak mümkündür. Başarılı bir katarakt ameliyatından sonra kiside tekrar katarakt gelişmesi mümkün degildir. Çünkü kisinin opaklasan merceği alınmış, yerine yapay bir mercek konulmuştur. Ancak, katarakt ameliyatı geçirmiş kişilerde, yapay merceği yerleştirdiğimiz yer, doğal mercek zarının içidir . Bu zar, zamanla opaklaşabilir ve hasta katarakt ameliyatından önceki gibi bulanık görmeye, ışıkların etrafında halolar görmeye başlayabilir. Bu durumda tekrar bir operasyon söz konusu değildir, sadece ayaktan yapılacak basit bir lazer işlemi ile bu zar temizlenmekte ve görme normal seviyesine ulaşmaktadır.